DOLAR42,3633% 0.06
EURO49,1156% 0.09
STERLIN55,7238% 0.03
FRANG52,9806% 0.06
ALTIN5.564,41% 0,46
BITCOIN91.273,691.71

Kastamonu’dan Yükselen Sessiz Bir Şiir: Behçet Necatigil

Yayınlanma Tarihi : Google News
Kastamonu’dan Yükselen Sessiz Bir Şiir: Behçet Necatigil
reklam

Kastamonu’da başlayan bir yolculuk, Türk şiirinin en sessiz ama en derin seslerinden birini doğurdu. Behçet Necatigil, yaşadığı hayatı kelimelere dönüştüren, “büyük sözler” yerine insanın iç dünyasını anlatmayı seçen bir şairdi.

Kastamonu Günleri: Bir Şairin Kökleri

1916 yılında İstanbul’un Fatih semtinde dünyaya gelen Behçet Necatigil’in asıl adı Mehmet Behçet Gönül’dü. Babası Kastamonulu bir müftüydü; çocukluk yıllarının bir bölümü bu kentte geçti.
Kastamonu’daki öğrenim hayatı, onun yazın serüveninin temellerini oluşturdu. Burada tanıdığı edebiyat öğretmeni Zeki Ömer Defne, küçük Behçet’e “yazmak” cesareti veren ilk isimdi. Henüz ortaokul çağında el yazması dergiler çıkarıyor, küçük hikâyelerini ve şiirlerini okul panosuna asıyordu.

Kastamonu’nun sakin sokakları, ahşap konakları, dingin atmosferi ve erken yaşta tanıdığı yalnızlık duygusu, Necatigil’in ilerideki şiirlerinin sessiz arka planı olacaktı. Şairin dizelerinde sıkça görülen “ev”, “zaman” ve “aile” temaları, bu dönemin izlerini taşır.

Edebiyatla Yükselen Bir Hayat

İstanbul’a döndükten sonra Necatigil, Kabataş Lisesi ve Yüksek Öğretmen Okulu’nda edebiyat eğitimi aldı. Mezuniyetinin ardından öğretmenlik mesleğini seçti; uzun yıllar boyunca genç kuşaklara Türk dili ve edebiyatı öğretti.
Bu dönemde yazdığı şiirler, “Kapalı Çarşı” ile başlayan bir üretkenlik zincirinin ilk halkasıydı. Ardından “Evler”, “Eski Toprak”, “Dar Çağ”, “Yaz Dönemi” ve “İki Başına Yürümek” geldi.

Necatigil’in dili sade, ama anlamı derindi. Onun dizelerinde bir evin kapısı, bir pencerenin ışığı, bir çocuğun sessizliği hep bir duyguya, bir yaşanmışlığa karşılık gelir. Şiirleri, modern Türk edebiyatında içe dönük duyarlılığın en güçlü örnekleri arasında gösterilir.

Şiirin Sessiz Gücü

Necatigil’in şiirinde ideolojik söylemlerden çok, bireyin ruh hali vardır.
Ev, aile, yalnızlık, şehir, zaman ve ölüm gibi temaları işlerken, okuru gürültüden uzaklaştırır; kendi içine bakmaya davet eder.
Bu yönüyle Necatigil, hem geleneksel Türk şiirinin dinginliğini korumuş hem de modern yaşamın karmaşasına yeni bir anlam kazandırmıştır.

Onun en bilinen özdeyişlerinden biri, “Yaşadığını yazmak”tır. Bu anlayış, şiirinin hem merkezinde hem de ruhundadır.

Sessiz Bir Vedanın Ardından

Behçet Necatigil, 13 Aralık 1979’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ardında, kuşaklar boyunca okunacak eserler bıraktı.
Bugün Kastamonu’da birçok okulda, kültür merkezinde ve edebiyat etkinliğinde onun adı yaşatılıyor. Şairin Kastamonu yılları, Türk edebiyatının en özel dönemlerinden biri olarak hatırlanıyor.

Kastamonu’nun sessiz sokaklarından doğan bu bakış, bugün hâlâ Türk şiirinin kalbinde yankılanıyor.

Bir Cümlede Necatigil

“Yaşadığını yazmak, insanın en büyük dürüstlüğüdür.”

reklam

YORUM YAP