DOLAR 39,5415 % 0.16
EURO 45,4858 % 0.12
STERLIN 53,2050 % 0.28
FRANG 48,3984 % 0.09
ALTIN 4.298,13 % -0,07
BITCOIN 104.408,04 -1.335

Bir Şehir, Bir Üniversite ve 55 Akademisyenin İz Bıraktığı Dört Gün

Yayınlanma Tarihi : Google News
Bir Şehir, Bir Üniversite ve 55 Akademisyenin İz Bıraktığı Dört Gün
reklam

Bazı ziyaretler, yalnızca bir programdan ibaret değildir. Gittiğiniz yerin taşını toprağını tanımakla kalmazsınız; oradaki üretim anlayışını, emeğin kalitesini, insanların samimiyetini, tarihî dokunun sessiz bilgeliğini de içinize çekersiniz. İşte 37 farklı ilden gelen 55 akademisyenin Kastamonu’ya gerçekleştirdiği bu anlamlı ziyaret, tam da böyle bir iz bıraktı.

Kısa adı MUDEP olan Muhasebe Denetim Platformu ile Güvence Hizmetleri Derneği’nin üyeleri olarak çıktığımız bu yolculuk, aslında çok yönlü bir keşifti. Dört gün boyunca yalnızca işletme ziyaretleri gerçekleştirmedik. Aynı zamanda yerel değerlerin sürdürülebilirliğini, kadın girişimciliğini, eğitimle kalkınma arasındaki bağı ve üniversite-sanayi-toplum üçgenindeki güçlü potansiyeli de yerinde gözlemledik.

Kastamonu Üniversitesi’nin Sessiz Gücü

Ev sahibi Kastamonu Üniversitesi’nin, bu ziyaretteki rolü hayli stratejikti. Üniversiteler çoğu zaman “kendi içine kapalı bilgi merkezleri” gibi görünse de, bu gezi üniversitemizin kente ne kadar entegre olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Rektörlüğümüzün desteğiyle, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültemiz bünyesindeki Finans ve Bankacılık Bölümü öğretim üyeleri, öğrencilerle birlikte misafirleri hem akademik hem de yerel rehberlik bakımından yalnız bırakmadı.

Bu sadece bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda kültürel bir ev sahipliğiydi. Gençlerimizle, öğretim üyelerimizle, öğrencilerimizin gönüllü çabalarıyla akademik dayanışmanın kente nasıl katkı sağlayabileceğini hep birlikte görmüş olduk. Çünkü artık üniversitelerin asli görevi yalnızca ders vermek değil; çevresine dokunmak, kalkınma süreçlerinde aktif rol almaktır.

Programın ilk gününde İnebolu Ticaret ve Sanayi Odası ile İnebolu Belediyesi’nin desteğiyle başlayan ziyaretimiz, bu güzel sahil ilçesinin tarihî ve kültürel birikimine tanıklık etmemizi sağladı. Ardından Taşköprü MYO ve Daday MYO öğretim üyelerinin de eşlik ettiği Kastamonu Entegre ve Eti Bakır A.Ş. Küre İşletmeleri ziyaretleriyle ağır sanayiyle tanıştık. Bu fabrikalarda üretimin her aşaması, kontrol mekanizmaları ve sürdürülebilirlik çabaları akademisyenler tarafından büyük ilgiyle izlendi. Bu ziyarette gördüm ki gerçekten çok büyükler….. defalarca tesis gezisi yapmama rağmen her gidişimde tekrar tekrar şaşırıyorum.

Ancak gezinin belki de en dikkat çeken yönlerinden biri, yerel girişimcilik örneklerine yapılan ziyaretlerdi. Sarıkonak Kadın Kooperatifi ile Kastamonu Sanat İşleyen Eller Kooperatifi’nde kadın emeğinin somut örneklerini gördük. Bu iki merkez, sadece ekonomik bir girişim değil; aynı zamanda sosyal dayanışmanın, kadının üretimdeki görünürlüğünün ve geleneksel el sanatlarının geleceğe aktarılmasının da simgesi. Hem Mihriban Tüfekçi hanımefendinin hem de Serpil Durgut hanımefendinin misafirperverlikleri Kastamonu kadınının inceliğini ve gücünü gösteriyor.

Kastamonu’ya özgü ürünlerin ekonomiye nasıl kazandırılabileceği konusu ise merkezdeki işletme ziyaretlerinde ön plana çıktı. Çobanoğlu Çekme Helva, Ünallar A.Ş ve Buranlar Siyez Fabrikası’nda yapılan görüşmelerde, Kastamonu eğşi suyu, siyez buğdayı ve çekme helva gibi coğrafi işaretli ya da potansiyel taşıyan ürünlerin, ulusal ve uluslararası pazarlara daha güçlü şekilde nasıl entegre edilebileceği değerlendirildi. Bu yalnızca bir gıda gezisi değil, aynı zamanda gastronomik mirasın ekonomik sürdürülebilirliği üzerine akademik bir düşünme süreciydi. Çobanoğlu zaten ziyarette görüldü ki ilin turizm elçisi olmuş. Sunumlarındaki ve gezideki profesyonellik bunun en açık göstergesi. Metin Beyin çampalası eğşi suyu için zaten söz söylemeye gerek yok zannediyorum. Mertin Ünal beyin toplantısında görüldü ki daha bu işletmenin yapabileceği çok katkı var. Buranlar da gördüğüm gerçekten sonsuz bir çaba ile il ekonomisinin tanıtımına verdikleri katkı.  Siyez sunumları ise göz doldurdu.

Ziyaretin akademik zirvesi ise Kastamonu Üniversitesi Sezai Karakoç Salonu’nda gerçekleşen geniş katılımlı paneldi. “Vaka analizlerinin muhasebe ve finans eğitimindeki rolü” üzerine yapılan sunumlar, meslek pratiği ile eğitim süreci arasında nasıl güçlü köprüler kurulabileceğini bir kez daha gösterdi. Özellikle pandemi sonrası yeniden şekillenen eğitim anlayışı içinde, öğrencilerin yalnızca kavramsal bilgiyle değil, gerçek olaylara dayalı analiz yetisiyle donatılmasının ne denli kritik olduğu vurgulandı.

Gülcan Mobilya’nın başarılı sunumu ve ardından Kastamonu Ticaret Borsası’nın Kaswood Endüstriyel Orman Ürünleri tesisinde yapılan incelemeler, özel sektörle kurulan doğrudan temasın önemini ortaya koydu. Çünkü artık bilgi üretimi, sektörle paralel yürümek zorunda. Üniversitelerin uygulama alanlarıyla iç içe olması, sadece bilimsel ilerleme için değil, mezun istihdamı açısından da vazgeçilmez.

Her akademik programın ruhu, biraz da onu dengeleyen unsurlarla bütünleşir. Bu noktada Horma Kanyonu ziyareti, katılımcılar için yalnızca bir doğa gezisi değil, aynı zamanda zihinsel bir arınmaydı. Kastamonu’nun yeşili, derin vadileri, berrak suları… Doğal sermaye dediğimiz kavram, burada tüm gerçekliğiyle kendini gösterdi. Ve elbette Pınarbaşı Belediyesi’nin samimi ev sahipliği, katılımcıların gönlünde ayrı bir yer edindi.

Gezinin organizasyon komitesinde yer almanın sorumluluğunu taşırken aynı zamanda her bir temasın, sohbetin, gözlemin değerini de içtenlikle yaşadım. Bu dört gün bize şunu gösterdi: Üniversite, sanayi ve toplum üçgeni doğru kurulduğunda, yalnızca bilgi değil, umut da üretiliyor. Dayanışma, somutlaşıyor. Kadim şehirlerin sahip olduğu zenginlik, bilim insanlarının yorumlarıyla geleceğe taşınıyor.

Bu vesile ile tekrardan Rektörümüze, Pınarbaşı ve İnebolu Belediye Başkanlarımıza, İnebolu TSO Başkanıma, Kastamonu SMMO başkanıma, Eti Bakır A.Ş  ve Entegre A.Ş  yönetimleri ile şirket ve STK’ların değerli başkanlarına, düzenleme kurulundaki değerli akademisyen arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Biz akademisyenler olarak bu tür etkinliklerin yalnızca ev sahibi değil, aynı zamanda fikir üreticisi olmaya da devam edeceğiz. Zira bu yolculuk daha yeni başladı. Şimdiden Taşköprü ve Daday’da düzenlenecek yeni programlar için planlamalar başladı. Çünkü bir şehri tanıtmanın en doğru yolu; “onu doğru yaşatmak”, “onu doğru anlatmak” ve “ona doğru dokunmaktır”…. Bütün bunları yapmak için de, o şehrin sesine kulak verilmelidir. Yani “doğru bir şekilde dinlenmeli” ve “doğru bir şekilde anlaşılmalıdır.” Bu anlayışla çıktığımız her akademik yolculuk, bize yalnızca veri değil, değer de kazandırır.……………Ve işte bu yüzden; Kastamonu’ya yapılan bu anlamlı ziyaret, yalnızca bir etkinlik değil, aynı zamanda bir anlayışın, bir yaklaşımın ve bir vizyonun yansımasıdır.

reklam

YORUM YAP